Radikal Gazetesi'nde Çıkan Yazım :)


10 Temmuz 2008, Perşembe (Hakkı Devrim)

İngilizce Öğretmeni diyor ki...

Çoğunlukla, okullarda öğrencilerimizin belalısı olan İngilizce derslerinin, aslında Türkçe’nin en büyük dostu olduğu kimin aklına gelir. Yıllardır İngilizce dersleri, özellikle milliyetçiliği kendi milletini sevmek, kültürüne sahip çıkmak değil de, diğer kültürlerden nefret etmek olarak algılayan kesimlerce -ne yazık ki bu kesimler eğitim kurumlarımızda fazlasıyla kendilerine yer bulmuş durumdadır- her zaman batının Türkiye üzerindeki kültür dejenerasyonu planının aracı olarak görülmüştür. İyi bir gözlemci, davranışlarımıza ve düşünce sistemimize sinmiş bu bakış açısını kolayca yakalayabilir.

İngilizce bir ders olarak, Türkçe ve İngilizce’nin tarihî gelişimleriyle, içinde doğduğu kültürleriyle ve dilbilgisi yapılarıyla iki ayrı dil olduğunun en belirgin ifadesidir. Öğrenci, günlük hayatta İngilizce kelimelerin istilasına uğrayan Türkçe’nin kendine ait özellikleriyle farklı bir dil olduğunun bilincine İngilizce dersleri sayesinde erişir.

Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde, «gençlerimizi kendi kültürleriyle zehirleyen!!!» ithal İngilizce ders kitaplarının yerini alacak, Türk kültürünün izlerini taşıyan ve tamamen başarısız olan kaynak kitap denemeleri yapıldı. Sebep, burada iki ayrı dil ve iki ayrı kültürün söz konusu olmasıdır.

İngilizce derslerini Türkçe’nin koruyucu meleği yapan ikinci unsur ise, bir yabancı dili ana dilimizi temel alarak öğreniyor olduğumuz gerçeğidir. Bu durumda, ana diline hâkim olmayan ve ona ait dilbilgisi yapısını tam olarak bilmeyen bir kişi, yabancı bir dili de o oranda eksik öğrenir. Birey, yabancı dil eğitimi sırasında özellikle de temel aşamasında, kendi lisan özellikleriyle karşılaştırma yapması gerektiği bir süreç yaşar. Buna bağlı olarak, okullarımızdaki yabancı dil derslerinin, öğrencileri, kendi öz dillerini en iyi şekilde öğrenmeye teşvik ettiğini söyleyebiliriz. Hatta, İngilizce derslerinin Türkçe’ye, Farsça ve Arapça kelimelerin havalarda uçuştuğu edebiyat derslerimizden çok daha fazla sahip çıktığını söylemek de abartı olmaz.Bütün bu gerçeklere karşın, ülke insanımızın bilinçaltında, yabancı dil öğretmenlerimizi potansiyel birer T. E. Lawrence olarak gören anlayışın izlerine şahit olmak üzücü ve üzerinde durulması gereken bir konudur.

*İngilizce öğretmeni okurum Muammer İsaoğlu’nun mektubunu okudunuz. İki çocuğu yabancı dilde ortaöğretim görmüş bir baba olarak, İsaoğlu’nun düşüncesine aynen katılıyorum.
Not: Aynı yazım, 12 Temmuz 2008 tarihli Radikal gazetesinin Yorum sayfasında da yayımlandı. İlgili linkleri aşağıda, Bağlantılarım başlığı altında bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok: